Math   Science   Chemistry   Economics   Biology   News   Search

> The life of Leonardo Da Vinci Issue: 2007-2 Section: Science
English

 

Leonardo da Vinci, Vinci noterlerinden Sen Piero ile köylü kızı Ekaterina ‘nın evlilik dışı beraberliklerinden İtalya’nın Floransa kenti yakınlarındaki Vinci’de 1452 yılında dünyaya geldi. Kısa zamanda Leonardo’nun dehası kendi sınırlarını aşarak hem parlamaya başlamış hem de belirgin yetenekler şeklinde gelişerek Leonardo’yu çeşitli alanlara yöneltmiştir. Böylelikle Leonardo deha basamağına kolayca yükselmiş bir ressam; aynı zamanda büyük bir heykeltıraş, ünlü bir mimar ve hatta müzüsyen olarakta parlamış ve ün yapmıştır. Nobel Fizik Ödülü sahibi Bülent Atalay, bu tür insanlar için transformative genius (şekil değiştiren dahi ) tabirini kullanıyor.

 

Bu ünlü sanatçı 1469 da verrochio’nun yanında heykel, resim ve dekorasyon sanatını öğrendi. Sonra 1482 yılında Milano’ya Ludevica Suforza’nın sarayına giderek çalışmalar yaptı. 1499’da Fransızlar Milano’yu ele geçirince Leonardo; önce Montava ve Venedik’e, sonra Floransa’ya gitti. Ünlü Giocanda tablosunu o zaman yaptı. 1506’da Milano’ya dönerek Fransızlar’ın hizmetine girdi, sanat ve bilim alanındaki çalışmalarına devam etti. Daha sonra Roma’ya gitti. Roma’da Giuliano’da Medici’nin yanında iki yıl geçirdikten sonra, François Ay’ın çağrısını kabul ederek 1516’da tekrar Fransa ‘ya gitti. Burada da eserleriyle ün yapıp değer kazanan Leonardo, kralın baş ressamı, mühendisi ve mimarı olarak atandı ve Amboise yakınlarında Cloux Şatosu’na yarleşti. Bu şato’da iki yıl sonra hayata gözlerini yumdu.

 

Leonardo da Vinci matematik, fizik, kimya, anatomi, hidroteknik, astronomi, mimari, mühendislik, jeolaji, botanik, su bilimleri gibi birçok alanda çalışmalar yaptı. Ancak öncelikle bir ressam olarak ününü duyurdu.

Onun muhteşem yapıtları, bazı kiliselerin duvarlarını, günümüzde bazı önemli müzeleri süslemektedir. Bunun yanında resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için anatomi ve perstpektif çalışmalarını yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Perspektifle ilgili çalışmalarını bazı bilim adamlarından yardım alarak yürütmüştür. Daha 18 yaşındayken resim ve mühendislik alanında zekasını kullanarak kendini göstermiştir. Leonardo özellikle resim yapmaktan büyük zevk alırdı.

 

Onun bütün çalışmalarını yüce ereği resimdi Leonardo 1483 ‘te Kayalıklar Bakiresi’ni, 1499’da Santa Maria Delle Grazie’nin yemekhanesi için en ünlü resimlerinden biri olan Son Akşam Yemeği ni çizmiştir. Milano’dan Montova’ya gidince Isabella d’Este’nin portresini yaptı. Sonra tekrar Floransa’ya dönünce burada geniş yankı uyandıran paha biçilmez eserler ortaya koydu. Azize Annan’ın resim taslağı, sonra çizdiği asıl tablo, ışık-gölge oyunlarının bir arada olduğu titiz bir renk birliğini yansıtan Mona Lisa tablosu en ünlü eseridir. Mona Lisa (İtalyanca ve İspanyolca: La Gioconda; Fransızca: La Jaconde) tablosu, kadının yüzündeki gizemli gülümseme ile sanat tarihinin bir paçası haline gelmiştir. Leonardo, Mona Lisa için çalışmalarna 1503 yılında başladı ve eseri tamamlaması üç- dört yıl sürdü. Eser şu anda Fransa’daki Paris-Loure Müzesi’nde sergilenmektedir.

 

Mona Lisa tablosunda belirlenmiş onan kişinin kimliği kesinlikle belirlenememiş olmasına karşın; sanat tarihçileri modelin kimliği ile ilgili pek çok fikir yürütmüş ve iddialarda bulunmuşlardır. Zaten bu eserde hakkında yapılan sıpekülasyonlar yüzünden ün kazanmıştır. Leonardo hakkında ilk biografiyi yazan Vasari, dönemin önemli kişilerinden olan Francesca Del Giocando’nun eşi Mona Lisa’nın tabloda resmedilen kişi olduğunu ileri sürmüştür. İşte bu nedenle Mona Lisa, aynı zamanda Jaconda olarak anılır.

 

Bell Laboratuarları’ndan Doktor Lilian Schwartz Mona Lisa’nın Leonardo’nun kendi portresi olduğu fikrini ortaya atmıştır. Bu savı ortaya atarken dayandığı kanıtlar sayısal analizler yardım ile elde edilen Leonardo’nun ve tablodaki modelin yüz özelliklerinin aynı olduğuna dair sonuçlardır.

 

Leonardo Da Vinci binlerce sayfalık notlarında bu tablodan hiç bahsetmemişti. Tablo yapıldığı dönemde o kadar sönük kalmıştı ki sanat tarihçileri tablodaki kadının gerçekte kim olduğunu kaydetme ihtiyacı dahi hissetmemişlerdi. İlk defa Vasari’nin 1550 yılında yazdığı Da Vinci biyografisinde tabloya methiyeler dizilince arkası da geldi. Vasari tablodan ziyade tablodaki kadınla ve Leonardo’nun kadının yüzündeki bu ilginç gülüşü dört yıl boyunca nası tuttuğu ile ilgilenmişti. Kadının kimliğinin kaydedilmemiş olması Mona Lisa’nın şöhretinin ilk sebebi oldu.

 

Da Vinci’nin annesi de dahil olmak üzere bir çok isim üzerinde olabilirliği konusunda düşünüldü. I. Roger Miles bunun bir portre olmadığını, tamamen mesaj yüklü alegorik bir tablo olduğunu söylüyordu. 18. yy’da tablo yeniden ilgi çekmeye başladı. Bu yeni ilginin sebebi de Leonardo’nun diğer bütün eserlerinini eksik kalmasına karşın bunun bitmiş görünmesiydi. Leonardo’nun bu tabloyu bütün gezilerinde yanında taşıması da bir hayli ilginçti, bitirmek için taşıdığı savunuluyordu. 15. yy, Batı sanatında ölümcül tuzak kadın motifinin ortaya çıktığı dönemdi. Romantizm’in eseri olan bu kadının zirve örneği Mona Lisa olacaktı. Çünkü gizem yüklüydü; güzel değildi, genç değildi. Ama Balzac’ın seveceği kadınlar gibi tacrübenin cazibesini taşıyordu. 19. yy’ın ikinci yarısında yapılan iki ayrı sanat yorumu, Mona Lisa’yı bir daha unutulmamak üzere dünya klasiklerinin arasına kattı. Theophile Gautier 1858 yılında yazdığı eleştirisinde Mona Lisa’yı Leonardo’nun bütün rüyalarını bir tür amalgami hatta insanlığın bütün tecrübesini bir özeti olarak sunuyordu. Eski güzel kadınların tümünün bir reenkarnosyonuydu. Mona Lisa; Leda, Helen, AzizeAnne ve hatta Kleopatra onda saklıydı. Walter Poter 1773 yılında öylesine güzel şiirsel bir dille anlattı ki Mona Lisa’yı, bu satırlar tablonun kendisi kadar meşhur oldu. Pek çok sanat eleştirmeni şiirsel ifadelerin içeriğine katılmasa da Porter’ın satırlarını aktarmadan Mona Lisa’dan bahsedemez hale geldiler.

Bazıları tabloda bir şiirsellik görmeye başladı ama; bu şiirsellik aslen tablonun değil, Poter’in şiirselliğidir. Mona Lisa’nın matematiği konusuna girince Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi nde de değinilen altın oran gibi kavramlar çıkıyor karşımıza.

Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’dan sonra en çok ünlenen tablosu Son Akşam Yemeği (The Last Supper) dir. Son yemek, Hıristiyan inanışına göre, İsa Mesih’in Romalı askerlerce tutklanmasından bir gün önce havarileriyle yediği son akşam yemeğini ifade eder. Bu yemek sırasında yaptığı konuşma Yuhanna kitabında uzunca anlatılır ve İsa Mesih’in onlara kendisi aralarında ayrıldıktan sonra gelecek olan Paraklit’le teselli bulmalarını söyler. Resim, Milano yakınlarındaki Santa Maria delle Grazie’nin duvarına yapılmış ve bu gün oldukça yıpranmıştır.

Son Yemek’te İsa ve havarileri Kutsal Kase’den şarap içiyorlar ve ekmek yiyorlardı. Ancak, resimde ekmek, şarap ve kase görülmediği için Hıristiyan dünyası yıllardır bunu tartışmaktadır. Resmin kurgusu büyük bir anakronizm sonucu içenin İsa Peygamber ve havarilerinin, aynı masada oturarak yemek yemeleri, yaşadıkları tarih itibariyle mümkün değildir. Masa etrafına konulan sandalyeler ve bu düzenekte yemek yeme, çok sonraki zamanlarda yerleşmiş bir gelenektir.

Ressamlar çalışırken hiçbir zaman daldaki yaprakları saymaz ama; Leonardo sayardı. Bunun gibi ince ayrıntılarla ilgilenirdi ve doğada olup bitenin nedenini bulmak isterdi. Bilim adamlarına bilimsel teoriyi öğreten de ressamlar oldu. Bir yoruma göre, Mona Lisa’nın yüzü altın dikdörtgenle çevrelenmiş, vücudu da altın üçgen doğrultusunda resmedilmiştir. Ayrıca fondaki manzararnın iki tarafı birbirine eşit değildir.

Bu da Mona Lisa’nın bir gözünden diğerine baktığınızda ikisininde hareket ettiği izlenimini uyandırır.

Leonardo Da Vinci’nin bazı diğer eserleri de Palazzo Vecchio’nun büyük meclis salonunu süsleyen yarım bıraktığı fresk: Aghlari Savaşı, daha sonra yaptığı, Bacehus Leda ve Lavis XII tarafından ısmarlanan iki Madonna’dır. Ancak Leonardo Da Vinci’den günümüze yaklaşık onbeş resim kalmıştır ve üstelik bunların çoğu da yıpranmıştır.

Bunlarla ilgilenirken Leonardo, mimarlık işleriyle görevlendirildi. Milano’ya döndü ve Trivalce’nın mezarı için bir atlı anıt yaptı (1511-1512). Fransa’da daha çok krallık şatoları için mimarı eserler yaptı. Daha öğreneceği çok şey olduğu inancındaydı.

Leonardo bilimin her alanında öncüdür. Defterlerinde yer alan krokiler ve notlar, olağan üstü ve uğraş gerektiren çalışmalarının kanıtıdır. Bilgisi; doğaya ilişkin gözlem, deneyim ve dikkate dayanır. Teori ve deneye önem vermezdi. Latince ve matematik konularında eğitim almamış olması sebebiyle çağdaşı olan akademisyenler onun bilimsel çalışmalarını gözardı ettiler. Oysa ki Leonardo latinceyi kendi kendine öğrenmişti. Onun notlarından yararlanılmamasının bir nedeni de Leonardo’nun yazı stilinin biraz farklı olması olabilirdi.

Bilindiği gibi Leonardo solaktı ve yazılarını arapça gibi sağdan sola doğru yazardı. Onun solak olması ve notlarında bu şekilde yazması bir dizi spekülasyona sebep oldu. P. G. Aaron bu durumu dağınık beyin organizasyonu nun açıklayabileceğini söylüyor. Aaron Leonardo’nun sol eliyle yazarken sağ eliyle çizim yapabildiğini iddia ediyor. Solakların mimarlık, dizayn, üç boyutlu şekillerin görselleştirilmesi, insan hatlarını algılama ve müzik konularında avantajları olduğu biliniyor. Solakların onca avantajlarına karşın dil kabiliyetleri gelişmiyor.

Leonardo’nun not defteri dil bilgisi kuralları açısından tam bir felaket. Çoğu başladığı işin arkasını takip edememesi de bu beyin yapısının bir sonucu.

Aynı yapı aritmetiğinde kötü olmasını dayatıyor. Nitekim Leonardo’nun basit toplama ve çarpma işlemlerinde aynı hataları peş peşe yaptığı biliniyor.

1999 yılında Leonardo Da Vinci’nin Yazma ve Çizimleri adlı bir kitap kaleme alan Robert Zwijenberg, Leonardo’nun düşünebilmek için yazmak ve çizmek zorunda olduğunu ve binlerce sayfalık not defterlerinin asıl hedefinin düşünmek ve kendisiyle diyoloğa geçmek olduğunu iddia ediyor. Zwijenberg, bu sağdan sola yazma davranışının solak bir insanın ıslak mürekkebe elinin değmemesi için bulduğu bir çözüm olabileceğini veya çok ilginç bir şekilde Leonardo’nun ileride yazmalarının matbaa kalıbı olarak kullanılmasını planladığının bir göstergesi olabileceğini söylüyor. Bilindiği üzere matbaalar, metnin ayna görüntüsünün baskı kalıbı olarak kullanılması prensibiyle çalışıyor. Leonardo’nun bilim ve mühendislik alanındaki çalışmaları en az onun sanatsal çalışmaları kadar etkileyici ve yenilikçidir. 13000 sayfadan oluşan defterlerinde yer alan notlar ve çizimler, sanat ve bilimi kaynaştırmaktadır ve bu defter bilim alanındaki çalışmalarının delilidir.

Leonardo anatomi alanındaki çalışmalarına Andrea Del Verocchio’nun yaında çıraklık yaparken başladı. Leonardo yapı bilgisine gereksinim duymuş ve başta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapılarnı da kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak yani dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi vererek yapıyı tespit edip onu en ince ayrıntısına kadar en doğru şekilde belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda kalp, mide, kaslar ve damarlar hakkında günümüzdeki bilgilere ulaşmıştır. İnsan ve hayvan anatomisini karşılaştırmıştır.

 

Go to page 2