Math   Science   Chemistry   Economics   Biology   News   Search

> The Adventure of Camera Issue: 2010-3 Section: 14-16

English

 

Buse Münevver Sargin

Ahmet Eren Anadolu Lisesi, Kayseri, Turkey

 

Gülümseyerek çektirip, birkaç saniye sonra elimize aldığımız fotoğraflar yüzyıllar önce saatler süren bir çalışma ile elde ediliyordu. Bu değişim büyük araştırma ve uzun uğraşlardan sonra fotoğraf makinesinin geliştirilmesi sonucu oluşmuştur.

İlk fotoğraf makinesinde; insan gözünün çalışma yola çıkılarak birçok deneme ve icat yapılmıştır. 11. yüzyıldan itibaren insanlar Latincede karanlık oda anlamına gelen camera obscura fikriyle çalışmaya başladılar. Rönesans’ın büyük ustalarından Leonardo da Vinci’nin ifadesine göre camera obscura güneş bir binayı, bir meydanı ya da doğal güzelliği aydınlatıyorsa ve bu mekanın karşısında gölgede kalan bir evin duvarına minik bir delik açılırsa aydınlatılan tüm nesnelerin görüntüleri ışıkla bu delikten taşınır ve evin iç duvarında görüntüler ters bir biçimde belirir şeklinde tanımlanmıştır.

Camera obscura her tarafı kapalı, sadece bir duvarında ışığın geçmesini sağlayan küçük bir delik bulunan ve içine bir insanın sığabileceği büyüklükte karanlık bir odaydı. Bu odanın delikli duvarının önünde bulunan nesnelerden yansıyan ışık bu delikten içeri geçerek karşı duvarda görüntü oluştururdu. Ressam veya görüntüyü kağıda geçirecek olan kişi odanın içerisine girerek görüntünün üzerine bir kağıt koyup çizerdi. Böylece ressam doğru perspektife sahip bir resim üzerinde daha sonra çalışma olanağı bulurdu. Camera obscuranın en önemli eksiği görüntünün ters olmasıydı.

16. yüzyıldan itibaren camera obscura küçültülerek daha rahat taşınabilir hale getirildi. 1550 yılında Gardano karanlık kutuya çift taraflı dışbükey bir mercek yerleştirdi. Oluşan görüntüyü kağıda geçirecek olan ressam karanlık kutunun dışında kalıyordu. 1558 yılında Porto görüntünün buzlu cam üzerine aktarılmasıyla ve buzlu camdan kağıda geçirilmesiyle karanlık kutuyu ressamların kullanabileceğini açıkladı.

Oluşan görüntünün parlaklığı ve netliği kutunun ortasındaki deliğin genişliğiyle ilgiliydi. Delik genişlediğinde ise görüntü elde etmek için 1568 yılında Daniel Barbaro diyafram eklenmesinin gerektiğini önerdi.

Karanlık kutudaki delikle görüntünün oluştuğu yüzey arasındaki uzaklık, oluşan görüntünün boyutuyla da doğru orantılıydı. Objektif kullanımıyla bu sorun da çözüme ulaştı. Değişik odak uzaklığına sahip objektiflerle görüntü boyutunda farklılık oluşturuldu. 1572 yılında Danti görüntünün yukarıdan aşağıya düzelmesi için

içbükey ayna kullanılmasını önerdi. 17. yüzyılda eğik bir aynayla ışığın yolu değiştirilerek görüntü düzeltildi. Böylece ressam görüntüyü düz bir şekilde kağıda geçirebiliyordu. Ancak model hareket ettiğinde görüntü değişebiliyordu. Ressamlar uzunca bir süre karanlık kutu ile oluşturdukları görüntülerin kendiliğinden oluşmasını ve kalıcı olmasını hayal etmişlerdir. Bu amaçla film veya duyarkat olarak adlandırdığımız ışığa duyarlı malzeme geliştirildi. Böylece karanlık kutular fotoğraf makinelerine dönüşmüş oldu.

İlk fotoğraf 19. yüzyılın başlarında görüntüyü dondurmanın yollarını arayan Joseph Nicephore Niepce tarafından çalışma odasının penceresinden çekilen bulanık bir manzaradır.

 

 

Go to page 2