Math Science Chemistry Economics Biology News Search
Toplumumuzda birçok özürlü insan vardır. Bazıları kazayla bazıları hastalıkla öte yandan bazıları da genetik dolayısıyla sakatlanırlar. Bazen bizim genetik yapımızla ilgili bir durum kötüye gider. Bir kromozom fazla ya da bir kromozom eksik olabilir.
Bir hücrede (normalin aksine) 47 ya da 45 kromozom olabilir. Bu olay bir canlıyı fiziksel ya da zihinsel olarak sakat bırakabilir.
4.6 milyar yıldır (bu insanlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilir) DNA, canlı hücrenin metabolik tetikleyicisi olarak kabul edilmektedir. ‘Gen’ sözcüğü 1900’lere kadar kullanılmamışsa da bu konudaki araştırmalar 1800’lerde başlamıştır. Avusturyalı rahip Gregor Mendel kilisenin bahçesinde çok çalışmıştır.Taze bezelyeler üzerinde çalışmalar yapmıştır. Taze bezelyelerin şeklini, rengini ve değişikliklerini kayıt altına almıştır. Bunu yaparak, kalıtın birimleri ve faktörleri teorisini ortaya atmıştır.
Bu kalıtın birimleri ve faktörlerinin ‘genler’ olduğu ancak 1900’lerde anlaşılmıştır.
Aynı dönemde, (1809-1882) Charles Darwin tıp ve din ile ilgili çalışmalar yürütmüştür.
Pek çok fosil toplamıştır ve bugünkü hayvanları ortaya çıkaran fosiller bulmuştur. Tüm adalara ziyarette bulunmuş ve çeşitlilikle ilgili türler bulmuştur.
Sistik fibroz ya da Huntington gibi hastalıklar bizim genetik yapımızdan kaynaklanmaktadır. Uzmanlar uzun zamandır araştırma yapmaktaydılar. Bazı genetik değişmelerin bu hastalıklara sebep teşkil ettiğini buldular. Bu uzmanlar genetik özelliklerin alkolizm, suça yatkınlık…vb. durumları ortaya çıkardığını öne sürüyorlar. Yani genetik ahlakı da etkilemektedir.
Genetik yapımız alkolizm, saldırganlık, eşcinsellik gibi özellikleri belirleme yeteneğine de sahiptir. Bu durum genetik determinizm; Scientific American dergisi yazarlarından olan John Hogan’a göre bu araştırmalar, Eugenics’in babası olan Francis Galton tarafından yapılan araştırmalara çok benziyordu.
Diğer yandan şizofreni, manik depresyon, alkolizm ve madde bağımlılığı gibi durumlar genetiğin içinde gösterilmiştir. Bu yüzden bu hastalılar kolayca teşhis edilir ve toplum bu hastalara daha iyi muamele eder.
Özellikle Amerika’da bu hastalıkların araştırmalarına çok para harcandı. Washington Üniversitesi’nde genetik araştırmalarda uzmanlaşmış olan ve bir bilim tarihçisi olan G.E. Allen bir araştırmanın tanıtımının ya da insan davranışlarının genetik temeliyle ilgili bir ön raporun, araştırmanın kendinden daha hızlı ilerlediğini söylüyor.
Hogan’a göre medya gerçekdışı ve çok fazla iyimser görüntüler sergiliyor. Etkileyici sonuçları olan raporları yayınlarken karmaşık sonuçları olan raporları yayınlamıyorlar.
Fazladan bir Y kromozomuna sahip erkeklerin (cinsiyet kromozomu XY yerine XYY olan) normalden daha saldırgan ve suça yatkın olduğunun kanıtlanması örnek olarak gösterilebilir.
1960’larda yapılan bir araştırmaya göre hapishanelerde normal nüfustan daha fazla Y kromozomuna sahip erkekler olduğu görülmüş.
Bazı araştırmalar medyada yer aldı. Bunu takip eden araştırmacılar bu erkeklerin diğer erkeklerden daha uzun olma ve zeka testlerinden daha düşük puan alma dışında normal olduklarını öne sürdüler.
1993 yılında Amerika Ulusal Bilimler Akademisi fazladan Y kromozomuna sahip olmakla saldırgan tutum arasında ilgi olmadığını açıklayan bir rapor yayınladı.
Genetik determinizm hastalığa ait bir özelliği anlamamızı ve hastalığı iyileştirmemizi sağladığını söylemiştik. Genetik determinizme karşı olanlar eleştirilerini iki ayrı noktaya yönelttiler. Bu noktalardan biri alkolizm ve sça yatkınlık gibi durumların kalıtımla açıklanamayacağıdır. Bu durumları kalıtımla açıklamaya çalışan araştırmacıların hem amaçları hem de yöntemleri eleştirdi (Minesota ikiz araştırmaları, akıllı gen araştırmaları, şizofreni, manik depresyon ve eşcinsellik geni araştırmaları gibi) İkincisi ise çevrenin kalıtımsal hastalığın ortaya çıkışındaki ve iyileştirilmesindeki rolünü vurgular.